Halk ile aydınlar arasında bir köprü kurmuş olan Âşık Veysel'in şiirleri konu bakımından epeyce zengin bir çeşitlilik gösterir. Yunus'un etkisi altında kalarak söylediği şiirlerinde halk kültürünün mayasına karışan yönleriyle tasavvuftan izler bulunur. Aşk şiirlerindeki deyişleriyle bir yönden de Karacaoğlan'ın devamı gibidir. Şiirlerinde yer yer yöresinin ağız özellikleri de görülür. Veysel'in sazı ve sözü zayıf olsa da âşıklık geleneğinin hikâye anlatma, muamma asma ve çözme, atışmalarda bulunma gibi yönlerine uyamamış olsa bile çağının radyo, fabrika, tren, füze gibi yeniliklerine kucak açan şiirleriyle kendinden önceki âşıklardan ilerdedir. Âşık Veysel, bir yanı ile sürdürdüğü âşık şiiri geleneğini ve yaşadığı çağı şiirlerinde ustaca bir araya getirmiştir. [1]
Halk şiiri geleneği içinde Veysel, uzaktan birbirine benzeyen köyler içinde bir köydür. Hep aynı saz, aynı söz deyip geçebilirsiniz. İnsanlığından ayrılmayan şiiri, halkından, toprağından da ayrılmaz. Veysel halkça düşünüp halkça konuşur. Hem halktandır, hem kendindendir. Hem düpedüz Türkçe, hem de kendince konuşma; kaybolmadan kaynaşma, çokluğa katılmadır. [2]
[1] Aydın Oy, Âşık Veysel, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2013
[2] Âşık Veysel, Dostlar Beni Hatırlasın-Hayatı ve Bütün Şiirleri, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2015